21.08.2010

PETER HIGGS: MADDEYE KÜTLE KAZANDIRAN HIGGS PARÇACAĞI’NI KEŞFETTİ

Bugün Big Bang’den gününmüze kadar evrenin 13.7 yılık tarihinin büyük oranda biliyoruz ancak bilmediğimiz bölümleri de var. Ayrıca evrenin yapısıyla ilgili aydınlanmamış pek çok konu da var. Bunlardan en önemlilerinden biri anti-maddeyle ilgili olan bilmediklerimiz.Teorik olarak kanıtlanmış anti maddeyi, maddenin karşıtı olarak düşünebiliriz. Ancak eğer evrenin ilk oluşumunda maddeyle eşit oranda olsaydı madde ortaya çıkmayacaktı. Şu an bilim adamlarının çözmeye çalıştıkları önemli sorulardan biri de bu anti-maddeye ne olduğu… Bir başka önemli bilimsel soru da karanlık madde Evrenin yaklaşık yüzde 96’ını kapladığı varsayılan karanlık madde ile bilinenler çok az. Maddenin yapısı ile de ilgili bilinmeyen çok şey var. Bugün kuantum fiziği sayesinde atomaltı parçacıklar hakkında bir çok bilgi bulunuyor fakat maddeye kütle kazandıran parçacıklar yalnızca teorik olarak ortaya konulmuş ve henüz gözlemlenememiş durumda.Maddeyle ilgili tüm bu sorular araştırmacıları yeniden Big Bang’e götürüyor. Çünkü Büyük Patlama’nın saniyenin çok küçük bir bölümünde oluşan ortam bu soruların cevabını içeriyor.CERN’deki deneyde de asıl yapılmaya çalışılan bu ortamın inceleme yapılacak bir şekile yeniden yaratılmaya çalışılması. Böylelikle aranan cevapların gözlemlenebilmesi dolayısıyla da kanıtlanması sözkonusu olacak.Bugün maddenin yapısını açıklayan modele Standart Model deniyor. Bu modele göre atomaltı parçalarının neler olduğu ve yapıları deneylerle kanıtlanmış durumda. Bir atom, kuark, lepton ve nötrino adı verilen parçacıklardan meydana geliyor. Örneğin atom çekirdeğinin çevresinde dolaşan eksi yüklü elektron bir çeşit lepton kabul ediliyor. “Atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronların yapı taşları da kuarak adı verilen parçacıklardır” deniliyor. Farklı kuarkların farklı oranda bir araya gelmesinden protonlar ve nötronlar oluşuyor. Bugün standart modeli oluşturan parçacıkların biri hariç tümünün varlığı deneysel olarak kanıtlanmış durumda.
Kanıtlanan ve CERN’de yapılan deneyde kanıtı aranacak parçacık ise maddeye kütle kazandıran Higgs Parçacığı ya da Higgs Bozonu. Bazılarınca Tanrı’nın Parçacığı olarak nitelenen bu temel paraçacık adını ünlü İngiliz fizikçi Peter Higgs’den alıyor.Peter Higgs 1929’da Manchester’da doğdu. İkinci Dünya Savaşı’nda eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Savaş sonunda başladığı Cotham School’un eski mezunlarından kuantum mekeniğinin kurucularından Paul Dirac, Higgs’in gelecek yaşamını etkileyen kişilerden biri oldu.Daha sonra eğitimindeki duraklar önce matematikğe yoğunlaştığı City of London School, sonra da fizikde onur ödülüyle mezun olacağı Kings College oldu. Farklı üniversitelerde görev aldıktan sonra 1960’da ses getirecek çalışmalarını yapacağı Edinburg Üniversitesi’ne geldi.Burada özellikle parçacık fiziği üzerine çalışmalarda bulundu. Asıl ilgilendiği soru maddenin nasıl kütle kazandığıydı. Buradaki çalışmalarında Big Bang’in ilk zamanlarında kütlesiz olan parçacıkların, patlamanın hemen teorik olarak düşünülen bir alanadan geçerken (bu alana da bugün Higgs Alanı deniyor), bu alanla etkileşime geçerek kütle kazandıklarını öne sürdü.Higgs, bu alanın evren boyunca yakılarak, atomaltı parçaçıkların kütle kazanacak biçimde etkileşime gireceklerini ileri sürdü. Higgs ile CERN’in bu teori çerçevesindeki buluşmaları da bu yıllarda oldu. Higgs’in teorisini yayımlayan Physics Letters adlı yayın organı CERN tarafından finanse ediliyordu.Bundan sonraki dönemlerde teorisiyle ilgili tartışmalar sürüp gitti ancak teorinin sınanabileceği bir deneysel içinde 2008’e kadar ortam teknolojik ve mali sıkıntılar nedeniyle oluşturulamadı. Sonraki yıllarda Higgs çalışmalarını aynı üniversitede devam etti.1980’de kendisine teorik fizik kürsüsü verildi. 1983’de Birleşik Krallık’ın en saygın bilim kurumu olan Royal Society’ye, 1991’de de Institude of Physics’e kabul edildi. Edinburg Üniversitesi’nden 1996’da emekli olduğunda kendisine emeklerinden dolayı Emeritus Profesör unvanı verildi.Bu unvan Birleşik Krallık’ta bir üniversiteye yaşamı boyunca büyük katkılar yapan kişilere emekliliklerinde minnet ifadesi olarak verilen unvan. Bu günlerde yaşamının büyük bölümünü geçirdiği Edinburg’da emekliliğin tadının çıkaran Higgs, CERN’deki deneyin sonuçlarını en fazla merak eden kişişilerden biri. Kaynak

GEORGES LEMAITRE: EVRENİN GENİŞLEDİĞİNİ KANITLADI

Birçok kişi için Big Bang teorisini ilk ortaya atan kişi olarak görülen Georges Lemaitre 1894’de Belçika’da doğdu. 17 yaşında Leuven Katolik Üniversitesi’nde mühendislik eğitimine başladı. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla eğitimine ara vererek savaşa katıldı.
Savaş sonrasında bir taraftan fizik ve matematik almaya, bir yandan da papazlık eğitimi almaya başladı. Yaşamı boyunca bilim insanı ve papazlık taşıyacağı iki farklı unvan olacaktı. Bu bakımdan Lemaitre bilim tarhinde modern dönemlerin ilginç kişiliklerinden biri kabul edildi.
1923-25 arasında İngiltere ve Amerika’nın saygın okullarında devam eden çalışmalarından sonra ülkesine döndü ve fizik ve matematik çalışmalarına başladı. 1927 yılında görelelik kuramı üzerinde yaptığı çalışmalar sonucuında, Friedman’ın 1922’de bulduğu gibi evrenin genişlediği sonucuna vardı.
Aynı yıl Solvay’da düzenlenen fizik konferansında Einstein’la karşılaşan Lemaitre, beş yıllık gecikmeyi ünlü fizikçiden duydu. Lemaitre’in bu gecikmesi Big bang teorisinin geliştirilmesindeki rolünü azaltmadı. İyi bir matematikçi olan Friedman 1922’de evrenin genişlediği sonucuna varmıştı ancak bunu matematiksel kanıtlara dayandırmış, astronomik gözlemlere dayandırmamıştı.
Lemaitre ise teorisini oluştururken astronomlarla çalışmış ve teorisini test edilebilir ve zamanının gözlemlerine uygun olarak kurmuştu. 1931’de teorisi İngilizce’ye çevrilen Lemaitre, teorisi için ‘İlkel Atom’ adını kullanıyor ve bunun için; ‘yaradılış anında patlayan Kozmik Yumurta’ tanımını yapıyordu.
Teorinin bugün bilinen ‘Big Bang – Büyük Patlama’ adı İngiliz astronom Fred Hoyle’a aittir. Yaşamının geri kalan kısmında hem bilimsel alanda, hem de dinsel alanda pek çok kez ödüülendirilen ve çeşitli unvanlara layık görülen Lemaitre için belki en büyük ödül teorisinin kanıtının bulunmasıydı.
1966’da öldüğünde, teoriyi kanıtı olarak görülen Big Bang’den arta kalan kozmik radyasyonun keşfinin üzerinden henüz bir yıldan biraz fazla zaman geçmişti.
Kaynak

Sonsuza dek genişleyecek

Bir grup gökbilimci, bir galaksi kümesi üzerinde yaptıkları gözlemler sonucu, evrenin muhtemelen sonsuza dek genişleyeceği sonucuna vardı.
Gökbilimciler araştırmalarında, Abell 1689 adındaki galaksi kümesini bir 'çekimsel mercek' gibi kullandılar. Albert Einstein "çekimsel mercek" diye tanımladığı etki nedeniyle, uzaydaki cisimlerin ışığı bükebileceklerini ve bir gözlemcinin tek bir kaynağa ait çok sayıda görüntü gözlemlemesinin mümkün olduğunu öne sürmüştü.
BBC'nin haberine göre, Kaliforniya'daki NASA laboratuarında araştırmayı yürüten ekip, evrendeki karanlık enerji miktarını belirleyebilmek için çalışmalar yaparken, galaksi kümesi Abell 1689'u bu şekilde kullanarak uzak yıldızlardan yayılan ışıktaki bükülmeleri incelediler.
Karanlık enerjinin, tam olarak açıklanamayan bir güç olsa da, evrenin bütününün yükselen bir hızda genişliyor oluşunun nedeni olduğu düşünülüyor.Bu enerjinin dağılım biçimini anlamaya çalışan bu son araştırma, evrenin genişlemeye devam edeceğine işaret ediyor.Araştırmayı yürüten uluslararası ekibin başındaki Profesör Eric Jullo, bulgularını bilim dünyasında önde gelen Science dergisinde yayımladı.Evrenin dörtte üçünü oluşturduğu düşünülen ve tümüyle görünmez olan karanlık enerjinin varlığı, ancak evrenin genişlemesindeki etkileri üzerinden ortaya konuyor.
Hubble Uzay Teleskobunu kullanan bilim adamları, karanlık enerjinin evrende nasıl dağıldığını anlayabilmek için, uzak yıldızlardan yayılan ışığın Virgo takım yıldızında bulunan ve bugüne kadar bilinen en büyük galaksi kümelerinden biri olan Abell 1689 üzerinde nasıl büküldüğünü gözledi.
İlk iki faktörü ölçebilen bilim adamları, bu bulgular üzerinden, karanlık enerjinin dağılımıyla ilgili hesaplamalar yapabildi. Bu dağılıma ilişkin bilgiler de Evrenin genişlemesinde bir yavaşlama olmayacağına ve muhtemelen sonsuza dek genişleyeceğine işaret ediyor. Bu genişlemenin bir aşamasında evrenin soğuk ve tümüyle ölü bir yıldızlar mezarlığına dönüşeceği ve ısının, bilimadamlarının 'mutlak sıfır' olarak adlandırdığı -273.15C'ye kadar düşebileceği tahmin ediliyor.
Dünyanın önde gelen gökbilimcilerinden ve bu çalışmanın yazarlarından olan Yale Üniversitesi'nden Profesör Priyamavda Natarajan, araştırma sonuçlarının en sonunda "Evrenin kaderinin tam olarak ne olacağını" ortaya koyduğunu söyledi.

20.08.2010

Bilim Kurgu Film

,Tür: Bilim Kurgu , Fantastik , Gerilim , Gizem , Korku
Oyuncular: Adrien Brody , Sarah Polley , David Hewlett , Amanda Brugel , Delphine Chanéac
Yönetmen: Vincenzo Natali
Senaryo: Vincenzo Natali , Doug Taylor , Antoinette Terry Bryant
Yapımcı: Guillermo del Toro , Steven Hoban
Görüntü Yönetmeni: Tetsuo Nagata
Görüntü Yönetmeni: Cyrille Aufort
Dağıtım: Duka Film
Filmin Websitesi: http://splicethefilm.com
Süre: 1 saat 53 dk
Gösterim Tarihi: 23 Temmuz 2010 (Türkiye)
Elsa ve Clive genetik mühendisliğinde en önemli kişiler sayılacak durumdalardır öyleki hayvanların DNA larını birleştirerek farklı türden hayvanlar türetmeleri ile tanınırlar. Çılgın bir fikirler insan DNA sınıda hayvan DNA sına karıştırarak yeni bir tür yaratık elde etmeyi umarlar. Çalışmalarına finansörlük yapan ecza şirketi ise sadece kar elde etme amacındadır. Elsa ve Clive bu deneyi yüksek gizlilikle yürütmektedirler. Ortaya Dren adını verdikleri fiziksel ve ruhsal gelişimi hayli hızlı olan bir yaratık çıkartırlar. Fakat bu onların kabusu olacak türden bir yaratıktır.
İzlemek için Tıkla

19.08.2010

Hz. Muhammedin Hayatı (Özeti)

1 – DOĞUMU-AİLESİ-ÇOCUKLUĞU –GENÇLİĞİ

Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed(s),20 Nisan 571 yılında Mekke’de doğdu.Annesinin adı Amine,babasının adı ise Abdullah’tır.

Peygamberimizin babası Abdullah,O daha doğmadan önce ölmüştü.Ana Muhammed ismini dedesi Abdulmuttalip vermişti. O’nun dört tane ismi vardır:

1 – Muhammed

2 – Ahmet

3 – Mustafa

4 – Mahmut

Doğduktan bir süre sonra Mekkedeki geleneklerden dolayı bir süre için süt aneye verild.Süt annesi Halime O’na 4 yaşına gelinceye kadar baktı.Böylece daha iyi bir havada yetişti.

4 yaşından sonra annesi Amine Onu yanına geri aldı.6 yaşına geldiğinde ise annesi Amine de öldü

6 yaşından sonra kendisine dedesi Abdulmuttalip bakmaya başladı

8 yaşına geldiğinde dedesi de vefat edince amcası Ebu Talip’in yanında kalmaya başladı.Amcası O’na hem çocukluğunda ve gençliğinde baktı hem de Peygamber olduktan sonra Mekkelilerin Ona karşı yaptığı saldırıların çoğunu engelledi.Aynı zamanda Mekkeliler kendisine zarar vermek isteseler bile,Ebu Talip’ten çekindikleri için ,bu planlarını terk etmek zorunda kaldılar.Peygamberimiz de O’nun bu iyiliğini hiçbir zaman unutmamıştır.Peygamberimize Mekkelilerin yaptığı kötülüklerin hemen hemen hepsi Ebu Talip öldükten sonra olmuştur.Ebu Talip ticaretle uğraşan birisidi.

Peygamberimiz 12 yaşında iken Onunla beraber Suriye’ye doğru ticaret mallarını satmak için yola çıkmışlarken,yolda Busra denilen bir yerde mola verdiler.Bir papaz olan Bahira,orada,ondaki değişik durumların olduğunu fark etti.O’nun daha önce Hz. İsa’nın İncil’de de bildirdiği gönderilecek olan son peygamberin olduğunu anladı..Amcasından O’nu daha fazla ileriye götürmemesini, aksi halde Yahudilerin kendisini öldürebileceğini söyledi.Çünkü Yahudiler de son bir peygamberin geleceğini biliyorlardı. Fakat onlar bu son peygamberin kendi içlerinden birisinin olmasını istiyorlardı.

Bunun üzerine Ebu Talip,ticaret mallarını orada satarak,Mekke’ye hemen geri döndü. 25 yaşına geldiğinde artık ticaretten de anlayan bir delikanlı olmuştu.Bu zamanlarda40 yaşına ulaşmış,ahlak ve terbiye konusunda son derece ileri durumda olan Hatice isminde zengin ve dul bir hanımefendi vardı.Bu hanım çok zengindi. Fakat kendisi kadın olduğu için ticaret mallarını satmak için uzak yerlere gidemiyordu.O da,başka erkeklerle ticaret ortaklığı kurup,elde edilen karı paylaşıyordu.Zaten ahlakı bozuk olan bu toplumda,sürekli aldatılıyor ortakları elde ettikleri gerçek karı,açıklamıyorlar.Bu işten iyice canı yanan Hz.Hatice bu sefer gerçekten kendisine güvenebileceği bir ortak aramaya başladı.Kendisine 25 yaşındaki O genci,Hz.Muhammed’i tavsiye ettiler.

Hz.Muhammed’le yaptığı ortaklıktan iyi bir gelir elde etti.Aradığı ortağını bulmuştu.Hem de ne ortak.O ilk başta ticarette kazanayım derken Allah onlara öyle bir kader çizmişti ki ,bu ticaretin sonunda,birbirlerine ne kadar da yakıştıklarını anlayıp,hayatlarını da ortak ettiler.Evlenmeye karar verdiler.Sade bir törenle evlendiler.Bu ticaret ortaklığı öyle bir ortaklık olmuştu ki,sonunda birbirlerinin hayatlarına,dertlerine,tasalarına,sevinçlerine kadar herşeyleriyle ortak olmuşlardı.

Peygamberimizin Hz Hatice ile olan evliliklerindei Altı çocukları dünyaya geldi:

1 –Abdullah,

2 – Zeynep,

3 – Rukiye

4 – Ümmü Gülsüm

5 –Kasım

6 – Fatıma

Bunlardan Hz.Fatıma hariç bütün çocukları Peygamberimizden önce vefat etmişlerdir.
Hz.Hatice,aynı zamanda İslam’a giren ilk insan olmuş,asalet,dürüstlük,üstün ahlak ve fedakarlığı ile Haticetül-Kübra (Büyük Hatice)lakabını da almıştır.
35 yaşına geldiğinde ise Kabe hakemliği yapmış,buradaki hakemliğiyle bütün Mekkelilerin saygısını kazanmıştır.

Olay şudur:

Araplar tarafından da kutsal sayılan Kabe,şiddetli sel ile yıkılmştı.Bunun üzerine Mekkeliler bir araya gelerek O’nu yeniden inşa etttiler.Fakat bugün bizim için de kutsal olan Hacerül-Esved(Türkçe’mizde Karataş anlamına gelir.Cennetten geldiğine inanılır.)denen taşı eski yerine koymaya sıra gelince,herkes bu işi kendisi yapmak,bu şerefi kendisi elde etmek istedi.İş öyle cidileşti ki, aralarında sonu savaşa kadar gidebilecek tartışmalar başladı.Bunun üzerine tarafsız bir hakem bulmaya karar verdiler.:Sabahleyin Kabe sınırlarına ilk kim gelirse O hakem olacak ve O’nun vereceği karara herkes uyacaktı.Sabah olunca öyle güzel bir olay olur ki;içeriye ilk gelen Hz.Muhammed’dir.O’nun gelişi herkese derin bir nefes aldırdı.Çünkü haksızlık yapmayacak,harkesin güvendiği bir insandı O.Peygamberimiz elbisesini çıkardı.Hacerül –Esved’i üzerine koydurdu.Ve her kabileden birer kişinin taşı kaldırmasını istedi.Taş yeterli yüksekliğe çıkınca da kendi elleriyle yerine yerleştirdi.Herkes bu olaydan memnun olmuştu.Nasıl memnun olmasınlar ki,hem taşı yerine koyma işine herkes katılmış hem de en önemlisi çıkabilecek bir savaş engellenmişti.Bu olaydan sonra Peygamberimize Muhammedül-Emin (Güvenilir Muhammed)lakabı takılmıştır.

Hz.İsa’dan beri yaklaşık 600 yıldan beri peygamber gelmemişti.İnsanlık bir Peygambere,bir rehbere muhtaçtı. İlahi kitaplar değiştirilmiş,ahlak ve manevi değer diye bir şey kalmamıştı.Bütün çirkin işler son derece yaygınlaşmıştı.Hatta insanlar köle olarak satılmaya,kız çocuklar canlı canlı toprağa gömülmeye başlanmıştı.

Peygamberimiz bütün bu çirkin işlerden uzak duruyordu.Özellikle 35 yaşlarından sonra sık sık Mekke’nin dışına çıkıyor,Hira Mağarasında yalnızlığa çekiliyordu.

40 yaşlarında yine böyle bir durumda (610 yılında)Cebrail (as) O’na görünüp kendisinden ‘’Okumasını istedi.O da okuma bilmeği cevabını verdi.Bu durum birkaç kez tekrarlanınca,’’Ne okuyayım’’diye sordu.Cebrail (as) da (Yaratan Rabbinin adıyla oku………diye başlayan )ALAK suresinin ilk beş ayetini kendisne bildirdi.Bu olayla Peygamberimizin Peygamberlik görevi başlamış oldu.

Bu vahyin sonunda O’na ilk inanan insanlar şunlardır:

1 –İlk müşlüman Kadın :Hz.Hatice ( Hanımı)

2 – ilk müslüman Erkek :Hz.Ebubekir (Çok samimi arkadaşı)

3 – İlk müslüman Köle :Hz.Zeyd (Köle olarak alıp,sonra Onu serbest bıraktığı kimse.

4 – İlk müslüman Çocuk :Hz.Ali (Amcası Ebu Talip’in oğlu.)

Peygamberimiz insanları 3 yıl boyuca İslam’a gizlice davet etti.Bundan sonra açıktan açığa davet etmeye başladı.Bu durum doğru yola ulaşmak istemeyen Müslümanlara karşı olmadık işkenceler yapmaya başladılar. Bu işkenceler dayanılmaz hal almaya başladı.Bunun üzerine Peygamberimiz bir grup müslümanı Habeşistan’a gönderdi.Bu; Müslümanların İLK HİCRET’İ oldu.Bu ilk hicret 615 yılında olmuştur.

Peygamberimiz 13 yıl boyunca Mekkelileri İslam’a çağırdı.Bu uğurda her türlü sıkıntıya katlandı.

Peygamberliğinin 11.yılında Medine’den gelen bir grup insan Müslüman olmuşlardı.Ertesi sene daha büyük bir grup gelerek Müslüman oldular. Peygamberimizi canları,malları ve evlatları gibi koruyacaklarına söz verdiler.Kendisini Medine’ye davet ettiler.

Bu arada Mekkelilerin Müslümanlara karşı olan tutumları hiç değişmemiş,hatta daha da artmıştı.Bunun üzerine peygamberimiz Allah’tan gelen izinle Medine’ye hicret etmeye karar verdi.Medine’ye gitmesi halinde bunun kendileri için daha da büyük bir tehlike olacağını anlayan Mekkeliler,Darun-Nedve(Mekke İdare Meclisinde) toplanarak Peygamberimizi öldürmeye karar verdiler.Fakat bunu gerçekleştiremediler.Hz.Ebubekir ile uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Medine’ye vardılar.Bu hicret İslam tarihi bakımından çok önemlidir.Çünkü:

1 – İslam Medine’de yükselip büyümüş ve bütün dünyaya bu şehirden yayılmıştır.

2 – Hz.Ömer’in halifeliğinden itibaren de bu olay müslümanlar tarih başlangıcı olmuştur.

MUHACİR VE ENSAR

MUHACİR : Dinleri ve inançları uğruna,Mekke’den Medine ye göç eden Müslümanlara denir.

ENSAR : Mekkeli Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara da Ensar denir
Peygamberimiz Ensar ve Muhaciri kardeş ilan etmiş,onlar da bu kardeşliği gerçekten uygulamışlardır.

MEDİNE DÖNEMİ VE SAVAŞLAR

Mekkeliler,Müslümanların Medine’de de yaşamalarını istemiyorlardı.Çünkü,eğer orada rahat ederlerse Müslümanlığın her tarafa yayılacağını biliyorlardı.Bunun için de Müslümanları resmen savaşa zorluyorlardı.Oysa peygamberimize henüz savaşma emri ve izni verilmemişti.Bu yüzden kimseyle savaşa girmiyordu.Yüce Allah’ın savaş emrini verdikten sonra Hz.Peygamber Mekkelilerle 3 önemli savaş yapmıştır:

PEYGAMBERİMİZİN SAVAŞLARI :

1 – BEDİR SAVAŞI : (MART 624 – Hicretin 2.yılı )

Müslümanlar :305 kişi

Mekkeliler : 1000 kişi

Savaşın Sebebi Mekkelilerin;ellerinden kaçırdıkları Müslümanlardan intikam almak,ve onları yok etmek istemeleri.

Savaşın Sonucu :

1-Müslümanlar bu şavaşı kazandı.

2-Mekkeli müşriklerin bazı elebaşıları öldürüldü.

3-Mekkelilerden 70 kadar kişi öldü,70 kadarı da esir alındı.

4-Müslümanlardan da 14 kişi şehit oldu..
Esirlere ne yapıldı?

1-Maddi durumları iyi olanlar para karşılığı serbest bırakıldı.

2-Bunlardan okuma-yazma bilenler;10 Müslüman’a okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakıldı.

3- Fakir esirler ise karşılıksız olarak serbest bırakıldılar

Bedir Savaşının Önemi :

1-Bedir Savaşı İslam’ın ve Müslümanların artık kendilerini kabul ettirdiği bir savaş olmuştur.

2-Bu savaşla Medine İslam Devletinin temeli atılmıştır.

3-Zaferle sonuçlanan bu savaşla hem İslam Dini ve hem de Müslümanlar kuvvetlendiler.

4-Bu savaştan sonra Mekkeliler Müslümanlardan korkmaya başlamışlardır.

UHUD SAVAŞI (MART 625 -Hicretin 3.yılı.)

Müslümanlar: 700 kişi Mekkeliler :3000 kişi
Savaşın Sebebi : Bu savaş Mekkelilerin Bedir Savaşının yenilgilerinin intikamını almak istemeleridir.

Savaşın Sonucu: Bu savaşta da Müslümanlar galip gelmek üzere iken,peygamberimizin ısrarla hiç ayrılmamalarını istediği okçuların savaşı kazandık zannederek yerlerini terk etmeleri sebebiyle,Müslümanlar büyük zararlar verdiler.

1-Peygamberimizin amcası Hz.Hamza bu savaşta şehit oldu.

2-Müslümanlardan 70 kişi şehit oldu.

3-Peygamberimiz hafifçe yaralandı.

Uhud Savaşının Önemi: Bu savaşın sonunda Müslümanlara komutanın ve Peygamberin sözlerini her zaman dinlemenin gerektiği anlaşılmıştır

HENDEK SAVAŞI(MART 627 )

Müslümanlar :3.000 kişi Mekkeliler : 10.000 kişi

SAVAŞIN SEBEBİ : Mekkelilerin,Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak için Medine’yi kuşatmaları.

SAVAŞIN SONUCU :Müslümanlar Şehrin ovaya bakan kısmını,hendekler(çukurlar)ka zarak,savunma yaptılar.Mekkeliler 20 gün boyunca kuşatmayı sürdürdüler. Erzaklarının da tükenmesi ve son gecede çıkan bir fırtına ile bütün malzemelerinin dağılması ile kuşatmaya son verip geriye dönmüşlerdir.

HUDEYBİYE BARIŞI VE MEKKE’NİN FETHİ

Hendek Savaşından bir yıl sonra hicretin 6.yılından Mekkelilerle Müslümanlar arasında bir anlaşma yapıldı.Hudeybiye denilen yerde yapılan bu anlaşmanın şartları görünüşte Müslümanların aleyhine gibi görünmüştü,fakat anlaşmanın maddeleri zamanla Müslümanların işine yaramıştır.

HUDEYBİYE BARIŞININ ÖNEMİ

Bu anlaşma Mekke’nin fethedilmesini sağlamış bir anlaşmadır.

Anlaşma maddelerinin bir kısmı şöyledir :

1 – İki taraf da 10 yıl boyunca barış içinde bulunacaklardır.

2 – Mekkelilerden,Medine’ye kaçan olursa Müslümanlar o’nu Mekkelilere geri vereceklerdi.

3 – Medine’den Mekke’ye kaçan olursa Mekkeliler ise geri vermek zorunda olmayacaklardı.

4 – Müslümanlar bu yıl umre yapmayıp,gelecek yıla erteleyeceklerdi.Gelecek yıl ise Mekkeliler şehri terk edecekler,,Müslümanlar da şehre silahsız olarak gireceklerdi.Şehirde en fazla 3 gün kalacaklardı.

Ancak Mekkeliler bu anlaşmaya uymadılar.Bunun üzerine Hz.Peygamber de 10.000 kişilik bir ordu ile Mekke üzerine yürümek zorunda kaldı

Mekke civarına geldiklerinde İslam Ordusu konakladı.Peygamberimiz (s)in emriyle on bin terde ateşler yakıldı.Bu kalabalığı gören Mekkeliler;karşı koymaya cesaret edemediler.Hicretin 8.yılında (630 yılında,kan dökmeden Mekke’ye girdi. Yıllarca kendisine ve Müslümanlara eziyet eden Mekkelileri de bağışladı Bu davranışı ile O büyüklüğünü gösterdi. Bunun üzerine Mekkeliler gruplar halinde Müslüman oldular.

VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ

Hz Peygamberin Hicretin 10.yılında Veda niteliğindeki yaptığı son Hacca ‘VEDA HACCI ‘ denir. Bu hacda yaptığı son hutbeye(konuşmaya) da ‘VEDA HUTBESİ’ denir.
Veda Hutbesinde İslamın genel prensiplerini,kendisini dinleyen 100.000 kişi ye birkez daha hatırlattı

VEDA HUTBESİNDE YER ALAN KONULARIN BAZILARI ŞUNLARDIR:

1 – Allah’tan başka ilah yoktur.Ben de Onun kulu ve peygamberiyim.

2 – Birbirinizin malları ve kanları birbirinize haramdır.

3 – Emanetlere ihanet etmeyin.

4 _Faiz yemeyin.

5 – Kimseye zulmetmeyin.

6 – Dininizi korumak için küçük günahlardan da kaçınız..

7 – Kadınların haklarını çiğnemeyin.

8– Size iki emanet bırakıyorum.Ona sımsıkı sarılırsanız yolunuzu şaşırmazsınız :Bunlar Kuran-ı Kerim ve Benim Sünnetimdir.

9 – Birbirlerinizin mallarını haksız yere yemeyin.

VEFATI

Bu büyük haccın arife gününde şu ayet inmişti:’Bugün dininizi tamamladım.Size nimetimi tamamladım.Ve din olarak size İslamı seçtim.’’Hz.Ömer bu ayeti işitince ağladı.Çünkü Peygamberimizin vefatının yaklaştığını anladı.
Peygamberimiz sanki bir ayrılık toplantısı niteliğinde olan Veda Haccından bir süre sonra hastalandı.63 yaşında Hicretin 12.yılında, 8 Haziran 632 yılında vefat etmiştir.Kabri halen Medine şehrindedir.

18.08.2010

Hz. Mevlana Sözlerı (Bazıları)

Ey Hak tâlibi can! Önce ambara giren fâreden kurtulma çaresini ara, ondan sonra buğday toplamaya çalış. Büyüklerin büyüğü olan, gönüllere gönül kesilen sevgili eygamberimizin; "Namaz ancak kalp huzuru ile tamam olur." Hadisini hatırla da nefisten ve şeytandan kurtulmak için kalp huzuru ile namaza başla..! (Hz. Mevlana)
Annesinden yeni doğan yavrunun haline bakmazmısınki, avuçlarını yumar ve sıkar... Sanki, "tuttum dünyayı elimden kaçmasını istemiyorum" diyor... Ölünce avuçlarını açar sanki, "heyhaat! işte görün, elimde avucumda hiç bir şey kalmadı; herşeyimi dünyada bırakıp gidiyorum" diyor... (Ahmed Rifai Hz.)
Yürü, bir an için mezarlıkta sessizce otur. O söz söyleyip şimdi susmuşları gör! Onların topraklarını bir renkte, bir halde görürsün, ama halleri bir değildir ki… (Hz. Mevlana)
Vefa nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükafatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır. (Hz. Mevlana)
Ben derdim olduğunda Rabbime benim büyük bir derdim var demem, derdime dönerim ve ey dert benim çok büyük bir Rabbim var derim. Tüm dertlerim Allah'ın büyüklüğü altında aciz kalır ve beni terk eder...
(Hz. Mevlana)
Görüyorumki; evleriniz Rum Kayzeri’nin evlerine, lükse hayranlığınız Kisra’nın tutumuna, servet peşinde koşmanız Karun’un anlayışına, saltanatınız Firavun saltanatına, nefsleriniz Ebu Cehil nefsine, gururunuz Ebrehe’nin gururuna, yaşayışınız sefillerin yaşayışına benziyor. Allah için
söyleyin bana, Muhammedi’den olanlar nerede? (Yahya Bin Muaz