9.06.2012

Super Bukalemunlar


Renk Değişen Bukalemun
Korkan Bukalemun

Matematik Problemi Çözüldü

Tarihin en büyük bilim insanı ve matematikçilerinden biri kabul edilen Sir Isaac Newton tarafından 350 yıl önce yazılan bir problem, Almanya’da yaşayan 16 yaşındaki bir öğrenci tarafından çözüldü. 
Dresden kentinden yaşayan Hint asıllı Shouryya Ray, iki temel parçacık dinamiği teorisini çözmesinin ardından bilim dünyası tarafından “dahi” olarak kabul ediliyor. Fizikçiler, Newton’dan kalan bu problemleri geçmişte bilgisayarların yardımyla çözebilmişti.
Ray’in sunduğu çözüm, bilim insanlarına fırlatılan bir topun havada izlediği yolu hesaplamalarında yardımcı olacak. Aynı zamanda, topun duvara nasıl çarpacağı ve duvardan nasıl sekeceği hesaplamalarında da bilim insanlarına kolaylık sağlayacak.
Die Welt gazetesinin haberine göre, Ray, Newton’un problemini çözmeyi Dresden Üniversitesi’ne düzenledikleri okul gezisinde kafaya koydu. Ray, ‘çözülemeyen’ probleme göz attığında, modern metodların problemi çözmek için yeterli olmayacağını anladı.
“Kendime ‘neden olmasın ki’ diye sordum” diyen Ray, “Bir çözüm bulabileceğime inanmıyordum” dedi.
Kaynak

Işığın Bükürmesi

Gök bilimciler, dev bir karadeliğin, evi olan galaksiden dışarı atıldığına dair bugüne kadar elde edilen en net delile ulaştıklarını düşünüyor. Eğer tespit doğru çıkarsa, Einstein'ın teorisi 4 milyar ışık yılı uzaklıktan da doğrulanmış olacak.
Uzak bir galaksideki iki parlak noktayı inceleyen gök bilimciler, merkezinde bulunduğu galaksiden yerçekimsel kuvvetlerin etkisiyle ‘kovulan’ bir karadelik tespit ettiklerini düşünüyor. Eğer bilim insanlarının tespiti doğru çıkarsa, Einstein’ın genel görelilik kuramı, Dünya’nın çok ötesindeki, yerçekim kuvvetinin çok yüksek olduğu bir galakside de doğrulanmış olacak. Her galaksinin merkezinde, orada doğan bir dev karadelik yer alıyor. Ancak karadeliklerin doğdukları galaksiden atılmaları, çok nadir görülen bir kozmik olay. ABD’nin Massachusetts eyaletindeki Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Laura Blecha, “Tek başına gezinen karadelikler çok nadir rastlanan bir olay” ifadesini kullandı. Astrophysical Journal dergisinde yayımlanan araştırmada yer alan Blecha ve meslektaşı Francesca Civano, evinden kovulan karadeliği Dünya’dan 4 milyar ışık yılı uzaklıktaki CID-42 galaksisinde keşfetti. İkili, galaksi üzerindeki araştırmalarını Hubble Uzay Teleskopu’nun elde ettiği görüntüler üzerine yoğunlaştırdı. Görüntülerde, biri galaksinin merkezinde, diğeri ise çekirdeğin dışında iki parlaklık tespit edildi. CID-42’nin yakın zaman önce (kozmik bağlamda) iki dev galaksinin çarpışmasından oluştuğu bilgisine dikkat eden gök bilimciler, parlaklılardan birinin dev karadelik olabileceğini fark etti.

Chandra X-Ray Gözlemevi uydusunun görüntülerini inceleyen gök bilimciler, CID-42’nin merkezinden yaklaşık 8000 ışık yılı uzaklıkta, x-ray ışınları yayan bir yuvarlak kozmik cisim tespit etti. Kozmik cismin yaydığı yüksek miktardaki radyasyon, burada etrafını saran gaz bulutundan uzaklaşmakta olan bir dev karadelik olabileceğine işaret etti. Galaksilerin çarpışması sonucu karadelik oluşumunu bilgisayar simülasyonlarında inceleyen Blecha, önlerinde iki olasılık olduğunu belirtti: İlki, parlaklıkların, CID-42’yi oluşturan galaksilerin getirdiği iki ayrı karadelik olması. Bu durumda, sadece galaksinin merkezine uzakta kalan değil, galaksinin merkezindeki parlaklığında radyasyon yayması gerekiyor. Ancak yoğun gaz ve toz bulutu,diğer karadeliğin yaydığı radyasyonu Chandra’nın tespit etmesini engelliyor olabilir.
Diğer olasılık, galaksinin merkezindeki parlaklığın, yıldız oluşumu gerçekleşen bir sıcak nokta olabileceği. Burası, CID-42’yi ortaya çıkaran çarpışmanın ürünü olan yıldız gerçekse, karadelik gibi rasyasyon yayması da söz konusu değil. Bu durumda, CID-42 dışındaki karadelik, Güneş’in milyarlarca katı kadar kütleye sahip olan ve galaksisinden saniyede 2 bin kilometre hızla uzaklaştırılan bir dev karadelik. Gök bilimciler, bu hızın, yerçekimsel dalgaların kozmik boşluktaki asimetrik dağılımları tarafından ortaya çıktığını düşünüyor. Einstein, bu dalgaların uzayda kıvrılarak yayılmalarının, karadeliklerin hızlanmasından kaynaklanacağını öne sürmüştü. Araştırmacılar, görelilik kuramına dayanarak, makalelerinde şu açıklamayı yaptı: “Eğer bir karadelik, tek bir yönde bir başka kozmik cisme kıyasla daha fazla yerçekimsel dalga saçarsa, zıt yönde ve büyük bir hızla bulunduğu galaksiden uzaklaşacaktır.”

Maryland Üniversitesi’nde astrofizik alanında akademisyen olan Cole Miller, “CID-42’de gördüğümüz olay, bugüne kadar tespit edilen en iyi ‘yalnız karadelik’ örneği... Bu örnek, uzayda yerçekimsel kuvvetlerin çok yüksek olduğu bölgelerde daha iyi gözlemler yapmamıza yardımcı olacak” dedi. Gök bilimciler, elde edilen bulgularla iki araştırma modeli arasındaki farklılıkları daha kolay tespit edebilecek. Örneğin, eğer iki parlak ışık kaynağı da dev karadelik ise ve nihayetinde birleşeceklerse, saçtıkları görülebilir ışığın oluşturduğu izin birkaç yıl ile onlarca yıl gibi zaman ölçeklerinde değişiklik gösterebileceği belirtildi. Miller, elde edilen son bulguların ardından, radyo teleskoplarla yapılacak gözlemlerde, galaksilerdeki kaynakları tespit etmekte daha başarılı olacaklarını ve radyo sinyallerini tespit ederek galaksi merkezindeki kozmik cisimlerin karadelik mi yoksa başka bir kozmik oluşum mu olduğunu daha rahat anlayabileceklerini belirtti. Blecha, karadeliklerin merkezinde bulundukları galaksilerdeki yıldız oluşumu ve diziliminde önemli bir rol oynadıklarına dikkat çekerek, evlerinden kovulan karadeliklerin terk ettikleri galaksilerin oluşumlarını önemli derecede etkileyebileceklerini belirtti.
Kaynak

6.06.2012

Rasat Türkiye

ABD’li özel şirketlerin bir araya gelerek uzayda madencilik planları yapmaya başladığı, NASA’nın Ruslarla işbirliğini tarihte eşi benzeri görülmemiş bir seviyeye çıkardığı ve Çin’in hırslı uzay keşif programları yaptığı günümüzde, Türkiye neler yapıyor? Bu sorunun cevabını TÜBİTAK Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü Proje Yöneticisi Rukiye Özcivelek Rukiye Özcivelek ntvmsnbc’ye verdi. Özcivelek, Türkiye’nin uydu alanında uzmanlaştığını vurguladı ve uzay programında başarılı olmak için “dikkatli ve faydaya odaklı” bir plan çizdiğini belirtti. Türkiye’nın uzay-havacılık alanındaki yatırımlarından biraz bahsedebilir miyiz? Türkiye bu alanda önemli bir yatırım yapmaya başladı ve bunun karşılığını almak istiyor. Türkiye’nin ilk yerli üretimi olan RASAT uydusunu geçtiğimiz yıl yaptık. RASAT’ın birçok alt sistemini genç mühendislerimiz TÜBİTAK enstitüsünde tasarladı ve bu sistemler şimdi uzay ortamında çalışıyor. Bu sistemler “space proven” yani uzayda kendilerini kanıtlamış sistemler. Bu sistemleri artık dünyaya pazarlamaya hazır bir seviyeye geldik. Kısaca hem kendi yeteneğimizi, hem de geliştirdiğimiz sistemlerin kalitesini kanıtladık. AB’nin FP7 programı, en son teknoloji yeni ürünlerin geliştirilmesi adına Avrupalı ortaklarla işbirliği yapılmasını gerektiriyor. Türkiye olarak, yaptığımız uydu ve uydu alt sistemleriyle kendimizi kanıtladık ve kabul ettirdik. 

TÜBİTAK UZAY olarak şu an yürüttüğümüz beş proje var. Avrupa’da Ar-Ge yatırımları çok güçlü olan Almanya ve Fransa’nın uzay ajansları ile Avrupa dışında Japonya Uzay Ajansı’yla bile çalışmalarımız var. Avrupa Uzay Ajansı ve Japonya Uzay Ajansı ile resmi bir ortaklığımız var mı? Avrupa’daki ve dünyadaki uzay ajanslarıyla olan ortaklığımız proje kapsamında. Masaya ortak oturduğumuz projelerde bütçe Avrupa Komisyonu tarafından sağlanıyor. Projede yer alan ülkelerde birlikte ortak teknoloji geliştirilmesinde çalışıyoruz. Türkiye olarak en çok ilerlediğimiz alanın uydu teknolojileri olduğunu söyleyebilir miyiz? Evet. Uydunun haberleşme, manevra ve güç gibi tüm alt sistemlerinde çok ileri bir seviyedeyiz. Kendi uydumuzu yapmış olmamızın yanı sıra, patenti bize ait olan Gezgin (gerçek zamanlı görüntü işleme), X-Bant iletişim sistemi ve Bilge (uçuş kontrol bilgisayarı) gibi uydu alt sistemleri teknolojileri geliştirdik. Bu sistemler uzayda bir yıldır başarıyla çalışıyor. İleriye dönük uydu projeleri ne içeriyor? Uzayda haberleşme uydularımız var. Ancak bugüne kadar bu uyduları dışarıdan satın aldık. Biz daha çok yer-gözlem amaçlı olan, alçak yörünge uyduları üretiyoruz. Yakın zamanda haberleşme uydularını da kendimiz üretmek istiyoruz. Bunun için gerekli altyapıyı oluşturmuş durumdayız. Test ve üretim alanında enstitümüzdeki çalışmalara TAI (Türk Havacılık ve Uzay Sanayi) gibi kurumlar da destek veriyor. Ayrıca, karasal haberleşme alanında faaliyet gösteren küçük firmaları da uzay alanına çekmek istiyoruz. Bu kapsamda yeni aldığımız Avrupa Birliği fonlarıyla desteklenen projeler yürütüyoruz. Karasal haberleşme sistemleri, uzaydaki haberleşme sistemlerden çok daha ileri düzeyde. Bu teknolojilerin yenilikçi tarafını oluşturanlar ise genelde KOBİ’ler. Türkiye bu alanda kendisine nasıl fayda sağlayacak? Uzay alanı kendi içinde oluşturduğu bir ağ yapısına sahip, kapalı bir alan. Bu nedenle küçük şirketleri uzay alanına çekmekte zorlanıyoruz. Ancak gerçekleştirdiğimiz proje kapsamında Türkiye’deki şirketlerin yanı sıra, mp3 teknolojisini geliştirmesiyle bilinen Almanya’nın entegre devreler enstitüsü Fraunhofer, küçük uydular için haberleşme platformu geliştirilmesinde bizimle işbirliği yapacak. Yeni sistemlerin geliştirilmesinde donanım ve yazılım alanında patent sahibi olacağız. Uydu sistemlerinde fayda sağlamaya başladıkça, çok geniş bir piyasada teknolojimizi de talep edenler olacak. Türk KOBİ’leriyle bu projeleri gerçekleştirdiğimiz için Türkiye’ye olumlu bir katkı sağlanacağını düşünüyorum. Uzay alanında dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin büyük bir işbirliği içinde olduğunu görüyoruz. Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) bunun en iyi örneği. Bir gün ISS’ye gidecek uzay araçları veya bu uzay araçlarını taşıyacak roketler üretebilecek miyiz? Tüm bunlar zaten yol haritamızda yer alıyor. Ancak şuna dikkat etmek gerekiyor: Uzay çok karmaşık bir alan. Tek başına büyük projeleri gerçekleştirebilmiş olan tek ülke ABD. Avrupa’nın hedeflerinden biri, zaten ABD ve dünyanın en büyük uzay ajansı NASA’ya olan bağımlılığı azaltmak. Avrupa bu amacını da gizli tutmuyor. Ancak tek başına gerçekleştirilmesi mümkün olmayan çok büyük görevler var. Tüm dünyadaki uzay ajanslarının bir araya gelip ortak çalıştıkları programlar var. Türkiye, görüntüleme, haberleşme, enerji sistemleri ve diğer alanlarda geldiğimiz noktayı sanayiyle birleştirerek uzay alanına taşımayı istiyoruz. Türkiye 10 yıl içinde uzay alanında ne gibi atılımlar yapmayı hedefliyor? Uydu alanında şu an bile çok ileriyiz. Türkiye ileriki yıllarda kendi uydularını geliştiren ve uzaya gönderen bir ülke olacak. Bilim insanları artık Dünya dışında hayat olup olmadığını ve uzayda madencilik gibi çok ileri projelerin peşinde koşmak istiyor. 

Türkiye olarak ilk başta kendimize fayda sağlayan projelerin peşinde koşmalıyız. Sahip olduğumuz bütçeyle ilk olarak kendi içimizde gelişmeyi öngörüyoruz. TÜBİTAK olarak Türkiye’nin bilim ve teknolojisi politikasını yönlendirmede de sorumluluğumuz var. Ar-Ge yatırımlarında dünyadaki en büyük artışı sağlayan ülkelerden biriyiz ancak hala ABD ve Avrupa’nın gerisindeyiz. Sahip olduğumuz bütçeyi çok iyi değerlendirmemiz ve bir kısmını araştırmalara yöneltirken, diğer kısmını faydaya çevirmemiz gerekiyor.
Kaynak :ntvmsnbc

4.06.2012

Ekranı Dokunmatik yap

Leap Motion, Fareleri bırakın, masaüstünü ellerinizle kontrol edin. Bu cihaz ile ellerinizle oyun oynayın, çizim yapın veya el yazınızı havaya yazın.
Leap Motion tarafından üretilen hareket algılayan bu cihaz sayesinde fareye gerek duymadan eliniz ile masa üzerinde ki dosyalarınızı yönetebilir, oyun oynayabilir, çizim yapabilir veya kendi el yazınızı yazabilirsiniz.
Ortalama bir flash bellek boyutlarında olan bu cihaz, 3 boyutlu hareketleri algılayabiliyor ve yorumlayabiliyor. Cihaz elde ki parmakları ayrı ayrı algılayabiliyor ve ayrı ayrı işlev atayabiliyor. Bunun yanı sıra kalem v.b objeler ile de kontrol edilebilen bu cihaz, masaüstü veya dizüstü bilgisayarlarda kolayca kullanılabiliyor. 
Yaklaşık olarak 4 yılda geliştirilen touch-free teknolojisini kullanan bu cihaz çok hassas algılamaya sahip olmasının (milimetrenin 100'de 1'i) yanı sıra, piyano siyahı gövde ve gri çerçevesi ile de ilgiyi üzerine çekiyor. Bluetooth ile iletişim kurması sayesinde kablo karmaşasından da kurtulmuş oluyoruz.
Büyük bir alandaki işlemi yapmak isterseniz bilgisayarınıza birden fazla bu cihazdan bağlayarak hareket algılama kapasitesini arttırmış oluyorsunuz. Cihaz, Windows ve Mac işletim sistemlerinde çalışmasının yanında, yeni çıkacak olan Windows 8 ile de uyumlu çalışıyor olacak. Linux ve diğer işletim sistemleri için yeni yazılımlar üzerinde çalışılıyor.
Bu teknoloji bize, Star Trek ve Azınlık Raporu filmlerinde gördüğümüz, geleceğin bilgisayarlarını anımsatıyor olmasının yanı sıra hologram ekranların üretilmesi ile de filmlerde ki bilgisayarların tam anlamıyla gerçeğe dönüşeceğinin sinyallerini veriyor.
Ürünün fiyatı ise 70$ olarak belirlenmiş. Kaynak 

Hızlandırıcı


Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'nca (TOKİ) inşa edilen Türkiye'nin ilk proton hızlandırıcı tesisi hizmete açılıyor. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK) Proton Hızlandırıcı Tesisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın katılacağı törenle hizmete girecek.Ankara'daki Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'nde (SANAEM) kurulan tesis, Türkiye'de bir ilk olacak. TAEK Proton Hızlandırıcısı Tesisi'nde kullanılacak hızlandırıcı, türünün en yeni teknolojik özelliklerine sahip olacaktır. Tesis, İsviçre'deki Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nde (CERN) yapılan bilimsel çalışmaların benzerleri yapılabileceğinden Türk CERN'i olarak adlandırılıyor.

Dışa bağımlılık kalkacak, Proton hızlandırıcı tesisi, kısa yarı ömürlü radyoizotop üretiminin yapılması ve elde edilen bu ürünün, sağlık sektöründe kullanılması amacıyla inşa edildi. Tesisin faaliyete geçmesiyle kanser ve kalp hastalıkları başta birçok hastalığın teşhisinde kullanılan ''izotop''lar artık yurt içinde üretilecek. TAEK Proton Hızlandırıcısı Tesisi'nde izotopların üretimiyle bu alanda dışa bağımlılık ortadan kalkacak.
Ar-Ge çalışmaları yapılabilecek, Tesis ayrıca, hızlandırıcı teknolojisi alanındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarında altyapının oluşturulması açısından da büyük önem taşıyor. Bu tip tesislerin ve laboratuvarların artmasıyla Türkiye'nin CERN ve benzeri uluslararası etkinliklerde daha fazla söz sahibi olması mümkün olabilecek.
Yüksek güvenlikli, TAEK Proton Hızlandırıcı Tesisi, SANAEM yerleşkesi içerisinde olmasına karşın fonksiyonel özelliğinden dolayı yüksek güvenlikli inşa edildi. Güvenlik, SANAEM güvenliğine ek olarak ayrı tel çit ve girişlerde konumlandırılan bekçi kulübeleriyle de sağlanacak. Tesis alanında, proton hızlandırıcı binası dışında trafo ve ısı merkezi de yer alıyor.Proton Hızlandırıcı Tesisi taban alanı 3 bin 110 metrekare olacak şekilde 2 katlı ve kısmi bodrumlu olarak yapıldı. Ayrıca proje kapsamında taban alanı 315 metrekarelik trafo ve ısı merkezi ile 2 adet giriş kontrol ünitesi bulunuyor. Bodrum kat, sıvı ve katı atıkların depolanmasına olanak sağlayacak tankların yer aldığı mahal olarak tasarlandı. Biriken atıklar, buradan zemin kata, doğrudan dışarıyla bağlantılı yük asansörüyle çıkartılacak. Tesisin temin katı, kontrollü ve kontrolsüz olmak üzere iki ana bölümde planlandı.Kontrolsüz alanda; ofisler, teknik odalar (cyclotoron kontrol odası, elektrik odası, sağlık fiziği laboratuvarı), kafeterya, seminer salonu, kütüphane, tuvalet ve lavabo yer alacak.Kontrollü alanda; radyoaktivite açısından riskli mahaller, A&G laboratuvarı, hazırlık depolama ve paketleme odaları, kalite kontrol laboratuvarı, atık depolama odası (bodrum kat), cyclotron teknik odaları bulunuyor.
Kaynak Sabah

Radyasyon Fiziğinin Tıpta Kullanılımı

Radyasyon başta Radyoloji olmak üzere, Nükleer Tıp, Radyoterapi ve çeşitli tıp dallarında tanı amaçlı kullanılmaktadır. En yüksek oranda tanı amaçlı kullanımı Radyolojidedir. Bu tetkiklerden bazılarını Röntgen, Bilgisayarlı Tomografi, Mamografi olarak sıralayabiliriz. Nükleer Tıpta radyasyon tanı ve tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Radyonüklitlerler yapılan görüntülemeler için hastaya damar ya da ağız yoluyla radyoaktif madde verilir. Radyoaktif madde hastaya verildiği için vücut radyasyon yayınlayan bir kaynak gibi davranır. Vücuttan alınan ışımalar kullanılarak görüntü elde edilir. Radyoterapide hatanın tedavi cihazındaki setup‘ının belirlenmesi için Simülatör kullanılmaktadır. Bu cihaz tedavi cihazının setup parametreleri ile birebir aynıdır. Sadece tanı amaçlı bir enerjide x ışınları vererek hastanın tedavi cihazındaki setup‘ı Radyasyon Onkolojisi Uzmanı tarafından belirlenir. Cihaz simülasyon esnasında gerekli görülen sürelerde sürekli x ışını vererek canlı görüntü ile setup parametrelerinin belirlenmesi sağlanır. Bilgisayarlı Tomografi özelliği olan Simülatör cihazlarında BT görüntüleride alınarak tedavi edilecek bölgelerdeki doz dağılımları Tedavi Planlama Sistemlerinde iki ya da üç boyutlu olarak incelenebilir.

Enerji Politikası Notum

1 kW/saat göre en ucuz enerji üretimleri Hidroelektrik ve Jeotermal (HES- JES)Enerjidir. Ama jeotermal kaynakları çok fazla değil ve de 2000 metre altına girecek teknolojisi bulunmuyor. Yanar dağ bölgesine olmadığını için çok yüksek sıcaklıklarda jeotermal su kaynakları bulunmuyor. HES kaynakları ise çok fazladır ama HES leri değere yapmak maliyeti artıyor ama nehir çok iyidir. Doğalgaz ve kömürde enerjisi üretmek orta
seviyede maliyete üretebilir ama kaynaklar çoğu yurtdışından geliyor. Bu da maliyetini artıyor. Nükleer santrallerde enerji üretimi çok uygundur. Ama riski yüksektir. Türkiye’de ise bu alanda şimdilik yenidir. Güneş enerji ve dalga enerjisi şimdilik çok pahalıdır. Şimdi güneş enerji tercih edilmiyor ama temiz enerjidir. 

Füzyon Reaktörleri Notum

Füzyon reaksiyonlarının kontrol edilmesi ve kullanılabilir enerji elde edilmesinin temeli bir termonükleer yakıtı 108 K mertebesindeki sıcaklıklara kadar ısıtmak (parçacıkların ortalama kinetik enerji 10 keV) ve bunun yanı sıra, istenilen gücü üretmeye yetecek miktarda reaksiyon hızı oluşturmaya uygun yoğunluğu yeterli süre sabit ye yetecek miktarda reaksiyon hızı oluşturmaya uygun yoğunluğu yeterli süre sabit tutmaktır. Bu sıcaklıklarda atomlar iyonlaşmış durumdadır ve böylece yakıt, pozitif iyonlar ve negatif elektronlardan meydana gelen ve elektriksel olarak nötr olan sıcak bir karışım halindedir. Buna plazma denir. Bir plazmanın elektrostatik özelliklerini belirleyen uzunluk ölçüsüne Debye uzunluğudur.



Bolu- Bithynia tarihi

Mimarlar Odası Bolu Temsililiği tarafında yayınlan Bolu Bithynia anlatan belgesel.
İyi seyirler
Bunu yapanları eline sağlık.

Radyasyon fiziğinin ilk dersi

Radyasyon ve radyasyon kaynaklarıyla iç içe yaşamamıza ve bundan büyük faydalar edinmemize
rağmen, toplumda olumsuz yanları konuşulur.
Halbuki, gerekli korunma kuralları ve güvenlik standartlarına uygun olarak kullanıldığında sayısız
faydaları vardır. Toplumu ve meslek sahiplerini bilgilendirmek gereklidir. ( Public Information )
X-Işınları ve radyoaktif maddeler19 yy içinde keşfedilmesiyle birlikte, biyolojik hasarlar oluşturduğu
da anlaşılmıştır.
Devamı slaytta

Radara yakalanmayan sahil güvenlik botu, Tuzla'daki tersanelerde üretiliyor.


Radara yakalanmama özelliğine sahip ''tek'' bot olduğu belirtilen sahil güvenlik botu, İstanbul Tuzla'daki tersanelerde üretiliyor.

Merkezi Bartın'da bulunan Armoni Tersaneleri, kurşun geçirmeme, radara yakalanmama ve saatte 75 mil hız yapabilme gibi özelliklerin hepsini bünyesinde barındıran tek sahil güvenlik botunun üretimini Tuzla'daki tersanesinde gerçekleştiriyor.

Armoni Tersaneleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Uçar, kullandıkları özel bir yalıtım ve izolasyon malzemesi sayesinde, botlara radara yakalanmama özelliği eklediklerini belirterek, ''Yanmaz, batmaz, kurşun geçirmez ve radara yakalanmayan özelliğiyle bot yapım teknolojisinde ABD, İsrail ve Almanya gibi ülkelerle yarışıyoruz. Dünyada kurşun geçirmez, radara yakalanmayan ve saatte 75 mil hız yapabilen özelliklerin hepsine sahip tek sahil güvenlik botu, sadece ülkemizde, tarafımızca imal edilmektedir. Diğer özelliklere sahip botlar, başka ülkelerde kısmen imal edilse de radara yakalanmayan bot imalatı, ülkemiz dışında dünyanın başka bir yerinde yok. Bu botlar, bir anlamda hayalet uçaklar gibidir'' diye konuştu.
Kaynak: trthaber